Seyir Defterim

Başka Bir Sen | Film İncelemesi

Son zamanlarda Türk yapımı bazı filmler bana dünya sineması yolunda büyük yol gittiğimizi düşündürtüyor. Sonra Kutsal Damacana’nın son filmi aklıma geliyor ve yeniden kalbim kırılıyor. Ama ‘‘Başka Bir Sen” kalbimi kıran filmlerden olmadı. Zaten Giray Altınok ve Ezgi Mola’nın başrolü paylaştığı bir film kötü olabilir mi? Tür olarak oldukça ilginç bir yapım olduğunu söyleyebilirim. Fantastik, dram ve komedi üçlüsünü bir arada tecrübe ediyoruz ”Başka Bir Sen” ile.

Giray Altınok’tan pek fazla dram gördüğümüzü söyleyemem. Prens gibi harika yapımları ile genelde bizi kahkahalara boğuyor kendileri. Tıpkı Avrupa Yakası’nın İffet Sütçüoğlu’su (Hümeyra) ‘nın Unutursam Fısılda’da oynadığı şaheser niteliğindeki dram oyunculuğu gibi, Giray Altınok da bizi bu filmde şaşırtıyor.

“İnsan bazen en çok, hiç tanımadığı biriyle kendini evinde hisseder.”

Gelelim Başka Bir Sen’in konusuna:

Her sabah gözlerini farklı bir bedende açan yalnız bir adam… Ne bir kimliği var, ne de tutunacak bir hayatı. Aynı rutine sıkışmış bu garip döngü, onu yalnızca günü kurtarmaya değil, varoluşunu sorgulamaya zorluyor. Derken bir gün, Ezgi adında biriyle tanışıyor. Her şeyi değiştiren bu tanışma, başkarakterin bir başkası olmakla değil, kendisi olmaya cesaret etmekle yüzleştiği bir yolculuğa dönüşüyor. “Başka Bir Sen”, fantastik bir kurgunun içinde kaybolmuş bir ruhun, kendini bulma hikâyesini komedi ve dram arasında ustaca anlatıyor.

Aslında aile bağlarının kopukluğu, aidiyet arayışı ve toplumun kimliksizleştirdiği bireyler üzerinden toplumsal bir yaraya parmak basıyor. Sevgi, aidiyet ve kabullenilme arzusu ekseninde ilerleyen film; yalnızca karakterin değil, hepimizin içsel boşluklarına ayna tutuyor.

Bence biraz düşünmesini ve sorgulamasını bilen için filmden çıkarılacak sayısız güzellik var. Bu filmde geçen bazı cümleler var ki, insanın göğsüne oturuyor. Hani bazen biri bir şey der, yıllardır içinden çıkartamadığın bir duyguyu tek cümlede özetler ya… İşte “Başka Bir Sen” bunu yapıyor.

“Her sabah bir başkasının gözlerinden bakmak… En sonunda kendine bile yabancı oluyorsun.”

Biz gerçekten başka bedenleri görmüyoruz belki ama hepimiz birilerini memnun etmek için her gün başka başka rollere bürünmüyor muyuz zaten? Evde başka, işte başka, sevgilimizin yanında başka… Ve bir yerden sonra gerçekten “kendine bile yabancı” oluyorsun.

“Adımı kimse bilmiyor ama ben herkesin adını ezbere biliyorum.”

Bu replik, görünmez yaşayan herkes için bir çığlık olmuş sanki. Özellikle aile içinde kendini hep son sıraya koyanlar, duygularını bastıranlar, hep ‘idare edenler’ bu cümleyi iliklerinde hissetmiştir bence. Hatta daha da ileri gidelim ya… Hiç sevdiğiniz gibi sevildiniz mi? Sevgi çok öznel bir şey biliyorum, herkes aynı sevmez kendini veya birilerini. Neyse buraya girersek büyük sıçtık, Pucca blogu gibi olur artık burası. Gelelim son sözümüze;

“Her sabah bir başkasının gözlerinden bakmak… En sonunda kendine bile yabancı oluyorsun.”

Sonuç olarak…
“Başka Bir Sen” belki ilk bakışta bir “farklı bedende uyanma” hikâyesi gibi duruyor ama aslında hepimizin içinde yıllardır çözülmeden duran bir düğüme dokunuyor: Kendin olabilme hakkı. Aileden görülen (ya da hiç görülmeyen) sevgi, hatırlanma arzusu, birinin gözlerinin içine bakıp “Ben buradayım” diyebilmek…
Giray Altınok bu filmde yalnızca bir karakteri değil, içimizdeki eksik parçaları da oynuyor. Kimi zaman güldürüyor, kimi zaman gözlerimizi uzaklara daldırıyor ama en çok da “kendine dönmek” ne demek, onu hatırlatıyor.

Filmi bitirdiğinizde belki şöyle düşünüyorsunuz:

“Ben de bazen bir başkası gibi uyanıyorum. Ama artık kim olduğumu unutmadan yaşamak istiyorum.”

Ve işte o an, film gerçekten iz bırakmış demektir.

Okuduğunuz için teşekkür derim. Sürekli Türk yapımı filmlere bok atan tayfaya önerim gerçekten yeni nesil yazar ve oyuncularımızı takip etmeleri şeklinde olacak. Hiçbir şey sırf Türk yapımı olduğu için kötü değildir arkadaşlar, bunu geçelim artık.

Bir Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir.