Seyir Defterim

The Watchers | Film İncelemesi

İyi film veya dizi önerileri kadar, kötüleri de yazmak zorunda hissettim kendimi. Yazayım ki denk gelirseniz hayatınızdan 1 saat 41 dakika kaybetmeyin. Ben sizin yerinize her dakikasına katlandım zaten. Öhöm… Gelelim ”The Watchers” yani ”Gözcüler” adlı bu rezalet kalitedeki yapıma. Filmimiz, 28 yaşındaki sanatçı Mina’nın İrlanda’da bakir bir ormanda aracın mahsur kalmasıyla başlıyor. Standart gerilim hikayesi gibi düşünebilirsiniz. Ancak buradaki saçmalık, ”Tepenin Gözleri” gibi mükemmel yapımlara kıyasla olan farklılık şu; Bu sanatçı hanımefendi, aracı paranormal bir şekilde bozulmuş olmasına rağmen (telefon dahil) yoldan geri yürümek yerine bakir ve karanlık bir ormanın içine doğru yürümeyi tercih ediyor. Zaten bu sahnede anlıyoruz ki yönetmenin ilk uzun metraj denemesi, senaristin de yapay zekaya yazdırmış olabileceği bu film tam bir rezalet. Her neyse, bu Mina isimli hanımefendi garip şekilde ormanın içinde bir sığınak buluyor. Sığınak dediğime de bakmayın, ön tarafının tamamı camdan oluşuyor. Öyle çok sağlam bir yapı değil yani. Ama camın olayı, dışarıyı göstermiyor olması. Aksine dışarıdan bakan içeriyi görebiliyor. Normalde tam tersi olur, bilirsiniz… Neyse, ormanda yaşayan ve görünmeden onları izleyen doğaüstü varlıklar söz konusu. Film boyunca karakterler için kaçış umudu beslememiz bekleniyor ama saçmalık derecesindeki senaryo buna engel oluyor. Bu arada mitolojik bir peri türü ile karşı karşıyayız film boyunca. Güya bu periler insanları izleyecekmiş de onları öğrenecekmiş de falan da filan da. Bir giriş var, gelişme yok, sonucu sormayın bile.

“Sen olmasaydın Mina, o ormanda tutsak olacaktım. Tıpkı sizler gibi, bir mahkum!”

Gelelim filmin iyi ve kötü yanlarına…

The Watchers’ın iyi yanları: 

  • Yok.

The Watchers’ın kötü yanları:

  • Karakter derinliği gerçekten zayıf. Karakterler o kadar umurunuzda değil ki, filmi izlerken ekrana bomboş bakıyorsunuz.
  • Hikaye anlatımı tamamen rezillik. Önce dublajlı izledim, belki bu yüzden kötü olduğunu düşünmüşümdür dedikten sonra bir de orijinal dilinde izledim. Daha kötü oldu… Normalde ürpertici olması gereken diyaloglar bile saçmalığın içinde eriyip gitmiş.
  • Belki izlersiniz diye final hakkında spoiler içeren bir yorum yapmayacağım. Ama şunu söyleyebilirim ki, muhtemelen senaryoyu yazarlarken ”İzleyici şok olacak şok!” diye düşünüp gaza geldiler. Nasıl bir maddenin etkisinde koydular bu finali inanın konduramıyorum.
  • Oyuncuları sokaktan toplamışlar sanırım. Ne kadar homeless varsa hepsine bir döner ayran ısmarlayıp sete çağırmışlar. Başka bir açıklaması olamaz çünkü bu oyunculuğun.
  • Yaratıklar kesinlikle inandırıcı değil. Yani X’de kendinin mehdi olduğunu iddia eden amca çok daha inandırıcı, onu söylemekte fayda var.
  • Müzik ve ses kullanımı apayrı rezalet. Yerli yersiz müzik giriyor, yerli yersiz de müzik girmiyor. Hadi bu filmi gözünüz görmedi, kulağınız da mı duymadı yav?
  • Film saçma sapan bir sanatsallık arayışına giriyor her sahnede ama bu da elbette rezil şekilde sonuçlanıyor. Özellikle edebi açıdan kasmaya çalıştığı final sahnesinde kahkahayı patlattım… Ama yönetmen, göz yaşları içinde olacağımı düşünerek yapmadıysa bu sahneyi, hiçbir şey bilmiyorum.
  • Son olarak, felsefi alt metin yetersiz demek isterdim ama onun yerine hiç yok demeyi tercih ederim. Bir filmden en önemli beklenti budur. 6600’ın kamerasıyla çekilmiş bile olsa, eğer bir felsefi derinliği varsa o yapıma şaheser gözüyle de bakabilirim. Bu film bize sadece ”Nasıl film izlemekten soğutuluruz.” hakkında fikir veriyor.

Buraya kadar okuduysanız muhtemelen trailer koymamı bile saçma buluyor olabilirsiniz. Hayır tam aksine, filmler ve trailerlar çok örtüşmüyor birbirleri ile. Bunu görün istedim. Trailerı izlerken gerilmedim desem yalan olur. Keşke film diye trailerı vizyona soksalardı, daha az eleştiri alırlardı.

Ve Mina; karanlık, ıssız, bakir ve karanlık bir ormana bakarak şöyle söyledi:

“Merhaba? Biraz yardıma ihtiyacım var???”

Sanırım film hakkındaki görüşlerimi yeterince ifade edebilmişimdir. Gerçi ne söylesem, duygularımı yeterince ifade edemem de şu aşamada… Filmin IMDB puanı falanı filanı gibi şeyleri de bilmenize hiç gerek yok. Bu filmi puanlamak bile saçma çünkü. Seyir Defterim’de kara bir hatıra olarak kalacak bu film. Eğer buraya kadar okuduysanız, okuduğunuz için teşekkür ederim. Ben de sizin vaktinizi, The Watchers’ın benim vaktimi çaldığı gibi çaldım. Çünkü bu incelemeyi okumak size hiçbir şey kazandırmayacağı gibi muhtemelen içlerinizden bazıları ”Ne kadar kötü olabilir ki?” diye merak edip filmi izlemeye kalkacak. Şimdiden hayatınızdan çalınan her dakika için özür dilerim.

Bir Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir.